30 Mayıs 2017 Salı

Kalp Sağlığı ve Kontrolu


Kalp Sağlığı ve Kontrolü



40 yaşını geride bırakmış bir kişi düşünün. Belli bir rahatsızlığı olmayabilir. Ama yine de kontrolden geçmek istiyor. Yaşlanmanın verdiği kaygı ile bunu yapıyor ve haklıda. Yakınması olmayan bir kişinin, özellikle ailesinde erken yaşta kalp hastalığı varsa, erkekse 35 yaşından başlaya­rak, kadınsa biraz daha geç olmak şartı ile kontrolden geçmeye başlaması gerekir. Check-up dediğimiz zaman, bunun içerisine kişinin muayene edilmesi, tansiyonunun, kilosu­nun, bel çevresinin ölçülmesi, başta kan şekeri ve kan yağ­ları olmak üzere bazı kan testlerinin yapılması, elektrokar­diyografi çekilmesi girer. Yakınması olmayan hastalarda daha ileri incelemelere gerek yoktur. Şeker hastalığı olan­larda, sağlığı birçok kişiyi ilgilendiren pilotluk, otobüs şo­förlüğü gibi meslekleri olanlarda eforlu elektro gibi daha ileri incelemeler de yapılır. Sonuçlara göre tenkitler yılda bir kere veya şikayetler üzerine 2 kere yapılabilir.



Kalp Kontrolü ve Kalp Sağlığı 

50 yaşında bir bireyi ele alırsak.Bu birey kolesterolüne baktırmalı, tansiyonumu ölçtürmelidir. Diğer risk faktörlerinden sigara içmeyerek, biraz eg­zersiz yapmaya çalışarak kaçınabilir, sebze, meyve, tahıl ağırlıklı, yağdan fakir, çok yönlü beslenmeye çalışmak ayrıca sağlık açısından önemlidir. Eğer ailede kalp rahatsızlığı çeken biri varsa test yaptırabilir.



Kalp kontrolünde risk faktörleri araştırılmalı mutlaka, özellikle şeker hastalarında, ailesinde erken yaşta kalp hastalığı bulunanlardaki risk faktörlerinin giderilmesi çok önemlidir. Bunun dışında hiç yakınması olmayan bir kişide, hele bu risk fak­törlerinin giderilmesine yönelik hiçbir şey yapılmıyorsa bir sürü test yapılmasına gerek yoktur. Her yıl bir sürü test yap­tırıp sonuçların gerektirdiği değişikliklerin yapılmamasını yanlış karşılanmaktadır.
Hasta isterse düz elektrokardiyografi veya normal EKG çekilebilir.

Kalp Kontrolü Testleri


Öncelikle hastanın öyküsünün bilinmesi gerekir ve şikayetler değerlendirilmelidir. Öykünün iyi alınması çok önemlidir. Hastalık için çok tipik bir göğüs ağrısı tarif ediyorsa hasta, elektronun normal çıkması hastalığı dışlamaz. Böyle bir hastaya, hastalığı ortaya çıkarmak için eforlu elektro gibi testlerin yapılması lazım. Özel gruplar dışında yakınması olmayanlara efor testi yapılması önerilmez, çünkü yüzde 20-25 oranda normal kişilerde de sanki hastalık varmış gibi bir sonuç çıkabili­yor. Bu da gereksiz olarak birçok testin yapılmasına yol açar. Onun için eforlu elektro gibi testler, göğüs ağrısı yakınmasıyla başvurup, bunun nedeninin araştırıldığı hastalarda uygulanır. Yakınması olmayan kişilerde özel durum­lar dışında yapılmaz.

Nükleer kardiyolojik testler efor testi gibi daha çok kalp-damar hastalığının tanısında ve tedaviye karar veril­mesinde kullanılıyor. Kalbin, damarlarındaki darlık veya tıkanmalardan ne kadar etkilendiğine dair bilgi vermektedir. Damardan radyoaktif bir madde veriliyor, kalp için­deki dağılımı görüntüleniyor. Bu konu nükleer tıp alanına giriyor.


Belli başlı bütün sağlık merkezlerinde bu testler uygulanıyor. Elektrokardiyografi her yerde çekiliyor neredeyse, eforlu elektro da oldukça yaygın. Nükleer kardiyolojik in­celemeler diğer testlere nazaran daha sınırlı. Büyük merkezlerin çoğunda, üni­versite hastanelerinde, büyük devlet hastanelerinde bunlar yapılabiliyor. Diğer yandan küçük şehirlerin devlet hastanelerinde, mesela nükleer kardiyolojik yöntemler yoktur, ama eforlu elektro kardi­yologun bulunduğu bütün il merkezlerinde vardır.

Ayrıca  bilgisayarlı tomografi ile kalp da­marlarının görüntüsü elde edilebiliyor, yani “koroner anjiyografi” yapılıyor. Bu yöntem, yalnız beyinde değil, karın­da, göğüste bütün organların hastalıklarının tanısında kul­lanılıyor. Bilgisayarlı tomografiyle yapılan anjiyografiyle, geleneksel yöntemle, yani kasık damarına telle girilerek yapılan anjiyografiyle elde edilene yakın görüntüler elde ediliyor. Ama tarama amacıyla çok yaygın olarak kullanıl­ması doğru değildir. İleride daha yaygınlaşabilir belki. 50 ya­şın üzerindeki orta riskli, yüksek riskli kişilerde, kalp da­marlarında hastalık başlamış mı diye araştırmak için kul­lanılıyor. Halen pahalı bir yöntem, uygulanırken kişinin radyasyona maruz kalması az tercih edilme sebebidir. Şimdilik kısıtlı bir kullanımı var. Göğüs ağrısıyla başvuran ve koroner anjiyografiden sonra balon, stent uygulaması gibi işlemler yapılması düşünülen kişiler­de geleneksel yöntem kullanılıyor. Ancak yakınması olma­yan, risk faktörleri olan, 50 yaş üzerindeki, doktorların uygun gördüğü kişilerde yapılıyor.

Kalp Kontrol Testleri Uygulaması


Bu testlerin çoğu kalp krizinden önce de, sonra da yapılabilir. Kalp krizi öncesinde efor testi, nükleer yöntemler veya ekokardiyografiyle hastanın şikayetleri değerlendirildikten sonra koro­ner damar hastalığından şüphe edilirse, o zaman koroner anjiyografi yapılıp, darlıkların yeri, derecesi görülmek istenir. Anjiyografi yapılıp, ona göre nasıl bir tedavi uygula­nacağına karar verilir. Kalp krizinden sonra da, hangi da­marın tıkandığı, diğer damarlarda darlık olup olmadığı, kalpteki hasarın derecesi öğrenilmek için yapılmaktadır.



Kalp krizi çok geniş bir yelpaze içindeki bir kavram. Kalp krizi sonrası kişiyi ne beklediğini, krizin kalbine ne kadar hasar verdiği ve damarlarında ne kadar darlık oldu­ğu belirliyor. Sadece bir damarı tıkanmışsa, diğer damarla­rı normalse, tıkanan damar küçükse ve fazla hasar da kal­mamışsa, krizden sonra koruyucu önlem ve tedavilerle hiçbir sorun olmadan hasta yaşamını tamamlayabilir. Bu­na karşılık kriz hastanın kalbine büyük bir hasar vermişse, diğer damarlarda da darlıklar varsa, o zaman hastanın ile­rideki yaşamı kısıtlanabilir veya ameliyat tarzında cerrahi operasyonlar yapılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder