Düşük Nedeni
Oosit (yumurta hücresi) döllendiği andan itibaren gebelik süreci başlar. Döllenen yumurta hücresi Fallop tüpünde ilerleyerek uterus içine varır ve burada en uygun yereyerleşir. Bu yerleşme (implantasyon) sonrasında beta HCG salgısı meydana gelir.
Gebelik Aşamaları
Oosit (yumurta hücresi) döllendiği andan itibaren gebelik başlar. Döllenen yumurta hücresi Fallop tüpünde ilerleyerek uterus içine ulaşır ve burada en uygun yerde yerleşir. Bu yerleşme (implantasyon) sonrasında beta HCG salgısı salgılanır.Doğanın en önemli işleyişlerinden biri yeryüzünün canlılara sunduğu sınırlı kaynaklardan en mükemmel olan canlıların faydalanmasını sağlamaktır. Bunun için de doğal mekanizmalar yeni canlı oluşumunun her evresinde ve hatta canlılar dünyaya geldikten sonra da hayatın her aşamasında devreye girerek tüm canlılar bir sınava sokar, “hatalı” olanlar yok edilir ve kusursuz olanlara “yer açılır”. “En mükemmel” olan burada genetik, yapısal ve işlevsel olarak en mükemmel olan anlamında düşünülmetedir. Doğal seleksiyon (seçim) adı verilen bu fizyolojik mekanizma “hatalı” olan organizmaları bulur ve yukarıda anlattığımız gibi, mükemmel olanlarına yer açmak için bir anlamda kendi yaptığı hataları yok ederek düzeltmeye çalışır. En dar anlamda bakıldığında “düşük” bu fizyolojik mekanizmanın dışa vurumlarından biri olarak algılanabilir.
Düşük
Doğal seleksiyonun düşük eyleminde en önemli özelliklerinden biri en erken dönemlerde devreye girmesidir. Hata henüz büyük boyutlara ulaşılmadan bertaraf edildiğinde mekanizma daha iyi işler. Bu nedenle her ne kadar “düşük” terimini ilk 20 hafta içinde oluşan bir olay olarak düşünüyor olsak da aslında düşükler en sık gebeliğin oluştuğu ilk günlerinde meydana gelir ve önemli bir kısmı da henüz adet gecikmesi gibi gebelik belirtileri oluşmadan, yani kadın gebe olduğunu algılamadan meydana gelir. Döllendikten hemen sonra süreç işler ve döllenmiş olan ancak “kalitesi düşük” yumurta hücresi hemen yok edilmeye uğraşılır. Bu süreç o kadar hassas işler ki, bu aşamadan adet gecikmesi yaşayan gebeliğin dördüncü haftasına kadar oluşmuş olan gebeliklerin yaklaşık %25′i düşükle sonuçlanır. Bu gerçeği beta HCG hormonu ölçüm yöntemleri geliştirildikten sonra anlamış bulunuyoruz. Yukarıda anlattığımız gibi implantasyon (uterus içinde yerleşme) oluştuktan hemen sonra başlayan beta HCG salgısı hassas laboratuar incelemeleriyle ölçülebilmekte ve kadında henüz adet gecikmesi yaşanmadan beta HCG salgısının arttığının gözlenmesiyle gebelik tanısı kesin konabilmektedir (gebeliğin tanısı hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için tıklayın). Bu aşamada henüz biyolojik olarak gebelik gerçekleşmemiş olduğundan ve kan biyokimyasına göre (yani beta HCG artışına göre ) gebelik tanısı konduğundan gebeliğe “kimyasal gebelik” adı verilir.Doğal seleksiyonun diğer bir özelliği de hatalarını düzeltme yönündeki tutumunu “inatçı” bir şekilde işletmesidir. Kadında adet gecikmesi meydana geldikten sonra da takip devam eder ve tanısı konmuş gebeliklerin yaklaşık %15′i de gebeliğin ilerleyen haftalarında düşükle sonuçlanır. Yani bunun anlamı, oluşmuş gebeliklerin yaklaşık %40′ı düşükle sonuçlanmaktadır! Bu durum doğanın çok hata yapmasından değil, en ufak hataları bile “affetmemesinden” kaynaklanan bir olgudur.
Gebelik haftası ilerledikçe gebeliğin düşükle sonuçlanma olasılığı azalma eğilimindedir. Zira doğal seleksiyon süreci “hatalı gebelikleri” sıklıkla erken gebelik haftalarında yakalar ve sonlandırır. Nitekim düşüklerin %80′i gebeliğin ilk 12 haftasında meydana gelir ve bu haftadan sonra düşük riski giderek azalır. Yapılan bazı çalışmalar bebeğin ultrasonografide kalp atışlarının gözlenmesi durumunda düşük riskinin %3′e kadar düştüğünü göstermektedir.
Yukarıda anlattığımız bu doğal seleksiyon süreci elbette her düşüğün nedeni değildir. Özellikle tekrarlayıcı düşüklerin önemli bir kısmı, kadında varolan bazı yapısal kusurlara (uterus şekil bozuklukları gibi), hormonal dengesizliklere (polikistik over gibi, tiroid işlev bozuklukları gibi), kadında ve /veya erkekte varolan genetik bazı kusurlara bağlı (dengeli translokasyonlar gibi) olarak da oluşabilir. Aşağıda bu nedenlerin daha geniş bir listesini bulacaksınız.
Ancak şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Erken gebelikte ortaya çıkan düşüklerin %50′sinden fazlası bebekte tesadüfi olarak ortaya çıkan ve tekrarlayıcı özelliği bulunmayan kromozom anomalilerine bağlı meydana gelir. Düşük esnasında gebelik haftası ne kadar ufaksa nedenin böyle olma olasılığı o kadar yükselir. Bu yüzden de düşük, üreme çağında bulunan kadınların sıklıkla yaşadığı ve çoğunlukla tekrar etmeyen bir durum olarak kabul edilebilir.
Doğal seleksiyon elbette her üretim hatasını saptayamaz ve bazı gebelikler hatalı üretilmiş olmalarına karşın devam eder. Doğal seleksiyon süreci bu hataları gebeliğin ilerleyen haftalarında yakaladığında kendini geç düşükler ya da erken doğum, ölü doğum şeklinde belli edebilir. Esasen erken doğumların bir kısmının nedeni de budur.
Doğal seleksiyon hatalı üretimi doğuma kadar yakalayamadığında yeni doğan döneminde gerçekleşebilir. Yeni doğan ölümlerinin önemli nedenlerinden biri de anomalili doğmuş bebeklerdir.
Kimlerde düşük yapma riski daha yüksektir?
Anne (ve baba adayının) gebeliğin oluştuğu esnada yaşlıysa ve kadının daha önceden yaşadığı gebelik sayısı ne kadar fazlaysa gebeliğin düşükle sonuçlanma riski de o kadar yüksektir. Bu doğaldır, zira yaş arttıkça gamet hücrelerinde (kadınlarda yumurta hücresi, erkeklerde sperm) genetik bozukluklar oluşma olasılığı ve bu meydana gelen bozukluğun döllenmiş hücreye geçme olasılığı artar. 20 yaşından daha genç olan anne adaylarında düşük riski yaklaşık %10 iken (gebelik tanısı konulan gebeliklerin düşük oranı), 40 yaşından daha ileri yaşta olanlarda bu risk %30 civarındadır. Baba adayının yaşının 40′ın üzerinde olduğu gebeliklerde de düşük riski iki kat artar.
En önemli düşük sebeplerinden olan anne ve baba adayı yaşı dışında, anne adayında hormonal bazı rahatsızlıkları (polikistik over, hipotiroidi (tiroid bezinin az çalışması)), kronik hastalıklar (özellikle kalp, karaciğer ve böbrek hastalıkları, bazı otoimmun hastalıklar, tüberküloz, kanser, ileri derecede kansızlık), jinekolojik hastalıklar (uterus şekil bozuklukları, uterusta yapışıklıklar, myomlar) tedavi edilmemiş bazı vajinit türleri, sigara ve alkol tüketimi ve mesleki olarak bazı maddelere sürekli maruz kalma da düşük oluşma riskini artırır.
Daha önceki gebeliklerinden birinde düşük yaşamış olan anne adaylarında da yeni bir gebeliğin düşükle sonuçlanma riski hafifçe artar. Daha önce yaşanılan iki veya daha fazla düşükte ise önceden gerçekleşmiş düşük sayısı arttıkça yeni gebeliğin de düşükle sonuçlanma riski artar. Her ne kadar düşük sayısı arttıkça yeni oluşan bir gebeliğin de düşükle sonuçlanma riski yükselse de, istatistikler üç veya çok daha fazla sayıda düşük yapmış anne adaylarında bile sağlıklı bir bebek doğurma olasılığının %55 ile %75 arasında olduğunu bize söylemektedir.
Yeni doğum yapmış bir anne adayında doğumdan sonraki ilk üç ayda oluşan gebeliğin de düşükle sonuçlanma riski nispeten fazladır.
Düşük nasıl belirti verir?
Düşüğün “olmazsa olmaz” belirtisi kanamadır. Erken gebelik haftalarında kanamanın beraberinde ağrı olmayabilir ve “parça düşürme” de “parçaların” ufak olması nedeniyle algılanamayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder