30 Ekim 2017 Pazartesi

Meme Kanserinin Bitkisel Tedavisi


Meme kanseri veya başka kanser türleri hakkında bitkisel tedavi başlığı altında yazılan yazılara karşı bilimsel bir yazı olması için sizlere aynı başlık altında bitkisel tedavinin, alternatif tedavinin vs. kanser hastalıklarında bir tedavi türü olmadığını fakat bitkisel ürünlerin kullanılmasının kanser durumunda veya tedavi sürecinde ne gibi faydalar sağlayacağını aktaracağız. İyi okumalar dileriz. 



Meme Kanseri Nedir


Meme kanseri , memedeki hücrelerin kontrolden çıktığı bir hastalıktır. Farklı meme kanseri türleri vardır. Meme kanseri türü, memedeki hangi hücrelerin kansere dönüştüğüne bağlıdır.

Meme kanseri memenin farklı bölgelerinde başlayabilir. Bir meme üç ana bölümden oluşur: lobüller, kanallar ve bağ dokusu. Lobüller süt üreten bezlerdir. Kanallar, memeye süt taşıyan tüplerdir. Bağ dokusu (lifli ve yağlı dokudan oluşur) etrafını sarar ve her şeyi bir arada tutar. Çoğu meme kanseri kanallarda veya lobüllerde başlar. Meme kanseri, kan damarları ve lenf damarları yoluyla memenin dışına yayılabilir. Meme kanseri vücudun diğer bölgelerine yayıldığında metastaz yaptığı söylenir.


Meme Kanserine Karşı Alınacak Önlemler


Alternatif tıp günümüzde çok popüler hale gelmiştir. Aslında alternatif tıp geçmişten günümüze ulaşan teknoloji ile birleşmemiş tıptır. Sağlam kaynaklardan bilgi alınması dahilinde yararlıdır. Bu anlamda Çin ve Hint tıbbı binlerce yıl önce alternatif uygulamalar kullanıyordu. Her sorunun çözümünün doğada olduğu düşüncesi antik dönem tıbbından ve sonra­sında da Hipokrat’ın söylemlerinden bize miras kalmıştır. Zaten onlar da tıp tarihi içindeki masalsı yerlerini günü­müzde çoktan almışlardır.

Ancak günümüzün bilimsel yöntemlerinin onaylamadı­ğı “ampirik,” yani “günübirlik” uygulamaları kabul etme­miz söz konusu olamaz. Yoğurt, çökelek, ısırgan otu veya benzeri gıdaların alınmasının hiçbir zararı yok, ancak “yararı var mı” sorusunun bilimsel bir cevabı olmadığından, sağlıklı beslenme adına bunların yenilmesine kimsenin itarızı yoktur. Bu sebeple kişisel kanser deneyimlerinin öne çıkarıla­rak, bilimsel formata uymayan araştırmalarla, sonuçları bilim dünyasında hiçbir şekilde ciddiye alınmayan başarı öykülerinin anlatılması en hafif deyimiyle, “umut tacirli­ğidir''. Bugün bilim dünyasında ağırlığı olan hiçbir tıbbi dergi veya kitapta “yoğurt yerseniz kanser olma olasılığı­nız şu kadar azalır,” “ısırgan otu yiyenler ölümsüzlük iksi­rini bulmuş demektir” şeklinde makalelere rastlayamazsı­nız. Bunlar magazinel varsayımlardır.

Örneğin ısırgan otu ile ilgili ilk yazılı bilgiler, M.Ö. 400′lü yıllarda yaşayan Hipokrat’a kadar uzanıyor. Sonra­sında da M.S. 1. yüzyılda Dioskorides tarafından yazılan Tıbbi Maddeler (Materia Medica) adlı kitabında adı geçi­yor. Böylesine iddialı bir bitki ile ilgili yapılan ilk Türkçe çalışma ise ancak 1940′larda yayınlanmış. Böylesine yay­gın kullanılan bir bitkinin, neredeyse iki bin beş yüz sene­den beri kullanılması fakat Türkçe çalışmama olmaması da bizim eksikliğimiz. Temel olarak, doğadan yararlanarak üretilen ilaç ve tedavi edici yöntemlere kimsenin itirazı olamaz, ancak bunlar bilimsel temeller üzerine oturtulmadıkça yarar de­ğil, zarar verir. Bunun en dramatik örneğini 80′lerde orta­ya çıkan zakkum furyasında, insanların zakkumu kayna­tıp suyunu içerek hayatlarını kaybetmelerinde yaşadık. Bundan kaynaklı bitkisel kürleri kullanmak istiyorsanız öncelikle doktorunuza danışmanız gerekir.

Meme kanseri riski taşıyorsanız bunu mutlaka doktorla beraber çözmelisiniz.Bu da yine karışık bir konu ve her ülkenin kendi dü­zenlemeleri farklı. Örneğin aile hekimliği ve semt polikli­nikleri sisteminin gerçekten oturmuş bir şekilde uygulan­dığı ülkelerde olağan kontrolleri, bu merkezlerdeki aile doktorları veya pratisyen hekimler yapıyor.


Amerika’daki eğilim, onkologların takip etmesinden yana, ancak bizim ülkemizde bu konuda hâlâ ciddi bir karmaşa var. Genel olarak hasta onkologun takibine giri­yor, ancak bir yandan da hastayı ameliyat eden cerrahın da takibe dahil olması gerekli. Bu sebeple hasta bazen ki­me gideceğini şaşırıyor.Ama Türkiye’de var olan nadir merkezlerde, bu konu­da ortak bir fikir birliğine ve takipte eş zamanlılığa dikkat ediliyor. Böylece hastaya gereksiz birtakım tetkiklerin ya­pılması önlenmiş oluyor. Bu durum kime gideceği konu­sunda kafası karışan hastanın bir süre sonra takibi bırak­masını da engelliyor. Bu tür merkezlerde hasta onkologla, ameliyatı yapan cerrahın ortak takibinde oluyor. Gereken tetkikleri sadece birisi istiyor ve hasta bu tetkiklerle ikisini de görüyor. Çok ideal olmasa da en azından hastanın kendini takip etmesi açısından önemlidir.

Meme Kanserine Karşı Korumada Bitkisel Öneriler !! Tedavi Değildir


Brokoli kansere karşı etkili bir koruma sağlamaktadır. A, C, E ve karotin bakımından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Brokolinin antioksidan bakımından zengin olması da hücreleri serbest radikallere karşı koruma sağlar. Özellikle bayanlarda fazla gözüken meme kanserini önlemek adına “sülforafan“ zengini olan brokoli filizi tam bir panzehir görevi görüyor. Yapılan araştırmalar kanseri önlemede yardımcı olduğunu göstermektedir.

Brokoli içerisinde sülforafan maddesi hem kanseri hücrelerinin büyümesini engellemekle birlikte onları öldürebiliyor. Sülforafan maddesi, özellikle meme kanseri olan hastalardan kullanıldığında etkili sonuçlar alındığı görülmüştür. Meme kanseri ile mücadelede büyük bir rol oynayan brokolinin bu sebeple bilim dünyasına yararı çok büyüktür.


Kanser hastalıkları ile ilgili olarak  aşağıdaki yazımıza da bakabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder